İyiliğin Zaferi

Ne güzel atasözlerimiz var: “İyi söz yılanı bile deliğinden çıkarır.” İşte bir örnek:
Eskiden bir gelin, kaynanasıyla hiç geçinemezmiş. Araları o kadar kötüymüş ki bir gün yaşlı bir aktara gidip durumu anlatmış: “Onu zehirlemeliyim” demiş aktara. “Fakat bunu öyle bir yapmalıyım ki kimse fark etmesin.”
Yaşlı aktar ona bir toz vermiş: “Bunu her gün yemeğine çok az karıştır; fakat aranı düzgün tut, gülümse, iyi davran ki kimse senden şüphelenmesin. Birkaç ay geçmez sonuç alırsın” demiş.
Gelin, kaynanasının yemeklerine her gün o beyaz tozdan çok az karıştırmaya başlamış. Bu arada aktarın tavsiyesine uyarak kaynanasına çok iyi davranmaya, güler yüz göstermeye dikkat etmiş.
Hesaba göre kaynananın bir aylık ömrü kalmış. Gelin tekrar aktara gelmiş. “Bu ilacın panzehirini istiyorum” demiş. “Niye?” diye sormuş aktar.
“Zehirlediğimi anlamasın diye kayınvalideme iyi davranmaya, gülümsemeye ve saygı göstermeye başladım. Bu sefer onun da bana olan tavrı değişti, çok iyi bir insan oldu; şimdi benim en iyi dostlarımdan biri. Onun ölmesine müsaade edemem.”
Yaşlı aktar, “Sana verdiğim zehir sadece tuzdu” demiş. “O bir parça tuz, bugüne kadar kaç insanın arasını düzeltti, sana anlatamam.” (Avucunuzdaki Kelebek’ten)
Toplu yaşayan canlılar arasında en kalabalığı insan toplumlarıdır. “Üzüm üzüme baka baka kararır” diye bir atasözümüz vardır. Gerçekten öyledir, insanlar bilerek bilmeyerek birbirlerini etkiler. İyilikler de kötülükler de başkaları üzerinde tesir bırakır. Bu noktada bilinçli ve sorumlu insana ciddi bir görev düşmektedir: İyilikte örnek olmak.

İYİLİK SİRAYET EDER
Nedense kötü örnekler daha çok anlatılır. Belki de kötülüğün yayılması kolay olduğundandır. Ama bu sebeple ümitsizliğe düşmek doğru değildir. İyiliğin de sirayet etmesi, yayılması söz konusudur. Bize düşen iyi örnek olmak, olumlu bakmak ve ümitsizliğe kapılmamaktır.
Aydın Yüksel anlatır: Ankara’da Kızılay’da ayakkabı boyatacağım, benden önceki gencin işi bitmek üzereydi, ücretini verdi ayrıldı. Ben sandığın üzerine ayağımı uzattım, ayakkabı boyacısı boyamaya başladı. Kısa bir süre sonra az önceki genç geldi “Para üstünü fazla vermişsiniz” dedi, bir miktar parayı iade etti ve ayrıldı. Ardından baka kalan boyacı karışık duygular içindeydi. Biraz şaşkın biraz memnun fakat kararlı bir ifadeyle aynen şöyle dedi: “Aferin delikanlıya, öyle bir durumda ben olsam o parayı geri getirmezdim. Fakat bundan sonra ben de böyle yapacağım.”
Aslında delikanlının yanlışlıkla verilen para üstü fazlasını iade etmesi tabii bir davranıştır. Kendi hakkı olmayan bir şeyi sahibine geri vermiştir. Ama hiç saymadan cebine atabilirdi. Dikkatli davranarak bir hatayı düzeltmesine de onun iyiliğidir.
Karamsar bakışlılar şöyle düşünür: Etraf kötü insanlarla dolu. Fenalık diz boyu. Bir tek benim iyi olmam neyi değiştirir ki? Bu düşünce yanlıştır. Tek kişi de kalsak iyi olmaya, iyi davranmaya mecburuz. O kadar da kötümser olmayalım.
(Geçen yazıda Melihat Gülses’in soyadı Gürses yazılmış, özür dilerim M.D.)

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.