Üniversiteler araştırma ve eğitim öğretim yanında, bulundukları bölgenin kültürü ve tarihi üzerine de eğilirler. İzmir Katip Çelebi Üniversitesi bunun güzel bir örneğini ortaya koyuyor.
Bu genç üniversitemiz başarılı işlere imza atıyor. Ben bu kurumda daha çok sosyal bilimler, tarih, edebiyat ve ilahiyat alanındaki arkadaşları tanıyorum. Rektöründen araştırma görevlisine kadar bu bölümler, dayanışma ve işbirliği içindedirler. Başka üniversitelerimizde örneğine az rastlanan bu özellik, güzel ortak çalışmaların ortaya çıkmasına yol açıyor. Dileğim bu birlik ve dayanışmanın devam etmesidir.
ŞEHİR KÜLTÜR MEDENİYET
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi’nde bugün ve yarın, iki gün sürecek bir sempozyum var, ismi anlamlı: “Şehir Kültür ve Medeniyet: Çaka Bey’den Günümüze İzmir.” Üç ayrı salonda 125 bildiri sunulacak.
Malazgirt zaferinden on yıl sonra Türkler Ege sahillerine ulaştı, Çaka Bey İzmir’i fethetti. Sempozyumda o zamandan günümüze kadar cereyan eden tarihi, kültürel, ekonomik alanlara ait bildiriler sunulacak.
Türk Tarih Kurumu Başkanı Birol Çetin’in başkanlığındaki açılış otırumunda Feridun Emecen ve Haluk Selvi konuşacak. TÜBA Başkanı Muzaffer Şeker’in yöneteceği açılış panelinde İzmir tarihçisi Tuncer Baykara, Türk Dil Kurumu Başkanı Güler Gülsevin ve benim konuşmalarımız var. Toplam 31 oturumda alanlarının uzmanı bilim adamları bildiriler sunacak.
GAZİ DERVİŞLER
Ben İzmir’in manevi tarihine temas eden panel konuşmamda özetle şu konulara değineceğim:
Türklerin İslâmlaşma sürecinde Tasavvuf inanışının önemli etkisi oldu. Eski Türk inancındaki “şaman” tipi “veli”ye dönüştü. Mesela Dede Korkut eskiye göre Şaman, yeniye göre bir velîdir. Türklerdeki cengaverlik “kuru gavga” için değil “i’lay-ı kelimetullah”, Allah’ın adını yüceltmek amacına yöneldi. Alpler “alp eren” yani “gazi derviş” oldular. Böylece Türkler Anadolu’ya bir “inanmışlar ordusu” şeklinde girdiler.
Bu aktif insanlar kendi noksanlarıyla savaş demek olan mücahede ve cihadı, yani gaza ve fethi birlikte yürüttüler. Ömer Lütfi Barkan’ın “Kolonizatör Türk dervişleri” adını verdiği bu yapıcı, dinamik, insancıl kimseler, sadece toprak fethiyle değil, bağ bahçe yetiştirip bulundukları yeri şenlendirdikleri, özellikle gönüllerin fethiyle uğraştıkları için çok başarılı oldular.
İZMİR’DEKİ ÖRNEKLER
Bu konuda İzmir’in fethi bir istisna değil. Düzenli ordular yanında bu tür zengin gönüllü kimselerin de hizmetleri söz konusudur. Kadifekale ve eteklerindeki gazi dervişlere ait zaviyelerin varlığını tarihçilerimiz dile getirir. Vakıfları olan Yusuf Dede bunlardandır. Bornova’da Ali Şir, Beşir, Nezir kardeşler onlardandır. Dağları bekleyen dedeler yatırlar onlardan kalma hatıralardır. Bu köşede sıkça dile getirdiğimiz Gazi Umur (v. 1348) Bey’in yaptırdığı Emir Sultan (Seyyid Mükerremüddin) Külliyesi ve onun vakıf arazisi olan Seydiköy (Gaziemir) aynı dönemlerden kalmadır.
Bir yanıt bırakın