Merhamet sözlükte “acımak, şefkat göstermek” anlamına gelir, buradan hareketle “acıma duygusu, bu duygunun etkisiyle yapılan iyilik, lutuf” için kullanılan bir kelimedir.
Merhamet sadece “acıma kelimesi ile karşılanamaz. “Acıma”ya göre “merhamet” çok daha kapsamlı, birçok inceliği ve çağrışımı olan bir kelimedir, acıma bunların sadece bir bölümü. Bunun yanında şefkat, sevgi, saygı da vardır.
Hz. Peygamber “Yerdekilere acıyın ki göktekiler de size acısın” buyurur. Yerdekiler, sadece insanlardan ibaret değildir. Başta hayvanlar olmak üzere her nesnenin bir değeri vardır. Merhamet ve şefkatimiz bunların hepsine ulaşmalıdır.
CANIN BÜYÜĞÜ KÜÇÜĞÜ OLMAZ
Silifke doğumlu Doğan Cüceloğlu bir çocukluk hatırasını yazılarında, sohbetlerinde daima tekrarlar, şöyle ki:
Ben on yaşındayken annem öldü, babam Toros köylerinden birinden okuması yazması olmayan bir Yörük kadınıyla evlendi. Bir gün minik bir serçe kuşunu sapan taşı ile vurmaya çalışıyordum. Cahil biri gözüyle baktığım analığım “Vurma yavrum!” dedi. “Niye ki” dedim, “parmak kadar küçücük bir kuş.”
“Canın büyüğü, küçüğü olur mu? Allah her birine bir can vermiş! Vurma yavrum, günahtır!”dedi. Vurmadım. Ama bu sözün arkasındaki muhteşem irfanı anlamam için yıllar geçti. Kırk iki yaşında Amerika’da üniversitede öğretim üyesi iken anladım. Kurbağa, kuş, arı, kedi, canlı olan her şeyin biz insanların da içinde olduğu büyük bir “aile” oluşturduğunu anladım. Bu ülkenin müşterek kültürünün çok derinlerinde kalmış olan irfanı, okuma yazma bilmeyen Yörük anam biliyordu; okumuş olan ben bilmiyordum. Şimdi onu yeniden keşfetme ve inşa etme zamanı geldiğini hissediyorum.
MERHAMETTEN DOĞAN ŞEHİR
Fustat Müslümanlar’ın Mısır’da kurdukları ilk şehirdir. Mısır’ın ilk fatihi Amr b. Astarafından 18/639’da kuruldu. Bugünkü Kahire ile Eski Mısır arasında yer alır. Hoş bir kuruluş hikayesi var.
Müslümanlar, Babil (Babylon) kalesini fethetmek için gittiklerinde Fustat şehrinin bulunduğu yeri ordugah olarak seçmişlerdi, fetih uzun bir sürede aldı. Kalenin alınmasından sonra İskenderiye’yi fethetmek amacıyla yola çıkılacağı zaman çadırlar sökülmeye başlandı. Sıra komutan Amr’ın çadırına gelince üzerinde bir yaban güvercinin yuva yaptığı ve içinde yavruların olduğu görüldü. Durumdan haberdar olan Amr, “Madem ki bu güvercin bizim çadırımızı emniyetli bulup yuva yapmış, öyleyse bırakın da yavrularını uçursun” dedi. Orada kalan Kıptiler’i çadırı muhafaza etmekle görevlendirdi.
İskenderiye şehrinin fethinden dönerken Amr Bin As ordugahını gene çadırının bulunduğu yerde kurdurdu. Daha sonraları burası büyüyerek geniş bir şehir haline dönüştü. Şehrin ismine de “çadır” manasına gelen “Fustat” adı verildi. Müslümanlar Kahire şehri kuruluncaya kadar Mısır topraklarını Fustat’tan idare ettiler.
Bir yanıt bırakın