15 Temmuz’u unutmamalıyız

Ülkemiz 3 sene evvel bugün büyük bir tehlike atlattı. Ordudaki FETÖ’cü bir kısım subaylar darbe teşebbüsünde bulundu. TBMM, MİT binası, Ankara Emniyet Müdürlüğü bombalandı. Genel Kurmay’da Özel Kuvvetler Merkezinde ciddi boğuşmalar oldu. Tanklar Boğaz Köprülerini ulaşıma kapattı. TRT’ye el kondu. Tam bir kargaşa ve ölüm kalım mücadelesi yaşandı.

Kırılma noktası, gece saat 0024’te oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan telefonla görüntülü olarak CNN Türk televizyonuna bağlandı, halkı sokağa çıkmaya ve karşı koymaya davet etti. Bu yayını gerçekleştiren sunucu Hande Fırat daha sonra meşhur oldu.

İstanbul halkı Boğaz Köprüsüne koştu, tankların önüne yattı. Burada ve başka yerlerde 250 şehit verildi. Ve darbeciler pes etmeye mecbur kaldı.

Amerika’daki 11 Eylül hadisesi, Irak’ın ABD askerleri tarafından işgali ve 15 Temmuz darbe girişimi televizyondan canlı yayın olarak seyrettiğim mühim olaylardır.

KAYBIMIZ BÜYÜK

Aradan 3 yıl geçti, bize şimdi hikaye gibi geliyor. Hayır öyle değil! 15 Temmuz darbe teşebbüsü Türkiye’de büyük tahribata ve kayıplara yol açtı. Ordumuz kan kaybetti ki artçı sarsıntıları hala devam ediyor. Emniyet teşkilatımız, Adliyemiz altüst oldu. Üniversitelerimiz, memur kadrolarımız büyük yara aldı. Halkımız gayet samimi olan din duygusunun sömürüldüğünü ve kötüye kullanıldığını görünce büyük hayal kırıklığı yaşadı.

Her canlıda kendini koruma içgüdüsü vardır. Devletimiz varlığını içten kemiren ve bir hayli mevzi kazandığı görülen bu habis uru bünyesinden söküp atmak için, kendini savunma refleksiyle ciddi bir temizlik harekatına girişti. Hadise büyük ve çok boyutluydu, onun için hatalı bazı tasfiyeler oldu ki, zamanla düzeltilmeye çalışılıyor. Bütün bunların sosyal bünyede ciddi sıkıntılara yol açtığı bir gerçek.

BÜNYEMİZ GÜÇLÜ

Şu anda Türkiye başta ekonomik zorluklar olmak üzere çeşitli dar boğazlarla karşı karşıyadır. Elbette bunun birçok sebebi vardır. Bu sebeplerden birinin de 15 Temmuz darbe girişimi ve bunun doğurduğu sonuçlardır.

Bütün bunlara rağmen Milli bünyemizin sağlamlığı karşısında hayranlık duymamak mümkün değildir. Şükür ki böyleyiz. Verilen ciddi bir ölüm kalım mücadelesine rağmen ayaktayız.

İyi kötü demokrasiyle yönetiliyoruz. Bu rejimde partiler ve bunların taraftarları vardır. Ama taraftarlık, düşmanlığa yol açmamalıdır. Son zamanlardaki kamplaşma can sıkıcıdır.

UNUTMAMALIYIZ

15 Temmuz badiresinin atlatılmasında Cumhurbaşkanının gösterdiği dirayet inkar edilemez. Kendisine karşı olan ve sevmeyen zümrelerin olduğu bir gerçek. Üzücü olan şudur: Erdoğan karşıtlığı, 15 Temmuz ve sonrasını görmezden gelmeye yol açmamalıdır. 15 Temmuz Erdoğan’la özdeşleştirilmemelidir. Sayın Erdoğan bugün var yarın yok. Ama Türkiye var olmaya devam edecektir.

Bu ülke hepimizin, aynı gemide bulunuyoruz. 15 Temmuz’u iyi bilmezsek benzeri felaketler tekrar kapımızı çalabilir.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*