Hz. İsa’yı babasız olarak dünyaya getiren Meryem hakkında, Hristiyan mezhepleri farklı görüşlere sahiptir. Meryem Ana’ya Müslümanlar da büyük saygı duyar.
Kur’an-ı Kerim’de “Meryem” ismi birçok yerde geçer ve iffet simgesi olarak yüceltilir.
Hz. Meryem’in kaç yıl yaşadığı ve nerede öldüğü, nereye gömüldüğü konuları tartışmalı konulardır. İsa çarmıhta iken annesini havarilerinden Yuhanna’ya emanet etti, o ikisi birlikte Kudüs’te ikamet ettiler.
Meryem’in Hz. İsa’dan sonraki hayatı hakkında bilgi yoktur.
Çoğunluğun görüşü Meryem’in Kudüs’te vefat ettiği ve kabrinin orada olduğu şeklindedir. Daha sonra Yuhanna Efes’e gelir.
Hz. Meryem’in Efes’te öldüğünü söyleyenler de vardır ancak genel kanaate göre, hamisi Yuhanna’nın Efes’e gidişi, Hz. Meryem’in ölümünden sonradır. Havarilerden en çok yaşayanı ve Meryem’in vefatına şahit olabilecek yegane kişi olmasına rağmen Yuhanna, İncil’inde ve Yeni Ahid içindeki mektuplarında Meryem’in İsa’dan sonraki hayatına dair hiçbir bilgi vermez.
Arkeologlara göre Selçuk Bülbül dağında bugünkü Meryem Ana Evi, 13. yüzyıldan kalmadır, böyle bir yapı 4. asırdan öncesine ait olamaz.
RÜYA
Meryem Ana’nın kabrinin burada bulunduğu iddiası, Anna Katharina (ö. 1824) adlı bir kadının rüyasına dayandırılır.
Kendisi şifasız bir hastalıkla yatalak vaziyette bir köylü Alman kadınıdır.
19. asrın başlarında çıkan bu şayia yayılınca, başlangıçta Kilise tarafından reddedildi.
Tarihi delillere ve yaygın inanışa uygun düşmemekle birlikte, Alman kadının iddiası bazı kilise çevrelerini harekete geçirdi.
Bülbül dağındaki ev ve çevresindeki 919 dönümlük arazi bir Fransız rahip adına satın alındı, 1951’de Panaya Kapulu Derneği’ne (Meryem Ana Evi Derneği) hibe edildi, Meryem Ana Evi olarak tanıtıldı.
Gerçekte bu ev, çeşitli yerlerde Meryem Ana’ya ithaf edilen yüzlerce evden biridir. Nihayet 1967’de Papa VI. Paul burayı ziyaret ederek “Kutsal Hac Yeri” ilan etti.
AYVERDİ’LERİN İTİRAZI
Bu konu 1950’li yıllarda Türkiye gündemine gelince Ekrem Hakkı Ayverdi (1899- 1984) feryad eden bir makale yazdı. Efes’in “Selçuk” ismini unutturacağını dile getirdi. 15 asır boyunca Meryem Ana’nın burada olduğunu Hristiyan dünyasından kimsenin söylemediğini belirtti.
Ayverdi’ye göre bütün hikaye bir rüyaya dayanır. Tarihi bilgilerce ve başka mezhepteki Hristiyanlarca kabul görmemesine rağmen, Meryem’in Selçuk’a geldiği peşin bir gerçekmiş gibi ileri sürüldü. Turizm uğruna bizim bunu teşvik etmemiz çok hazindir. (E.H. Ayverdi, Makaleler).
Samiha Ayverdi (1905-1993) ise bu konuda 1957 tarihli bir yazısında şöyle der: “Kahramanları, şehitleri, erleri, erenleri ve sayıya gelmez uluları ile her karış toprağı kaplayacak kadar zengin ve şanlı bir tarihi olan bu vatan sathında mukaddes makamlar lazımsa, bunların yabancılardan değil, kendi muhteşem mazimizden seçilmesi icap eder.”
Bir yanıt bırakın