Eskiden kullandığımız hicri takvime göre bugün 10 Muharrem. İslam tarihindeki bir facianın yıldönümü, bir matem günü. Bundan 1334 sene önce Hz. Peygamber’in sevgili torunu, Hz. Ali Ve Fatıma’nın gözbebeği, Hz. Hüseyin feci şekilde şehit edildi.
Emevi hükümdarı Yezit, iktidarına rakip olarak gördüğü Hz. Hüseyin’i ortadan kaldırmayı kafasına koymuştu. Çoluk çocuk dahil, topu topu 70 kişilik topluluğa bir ordu saldırdı. Çöl sıcağında,susuzluk ve çaresizlik içinde kıvranan Hz. Hüseyin ve yakınları şehit oldular. (10 Ekim 680)
Bu tür acılar kolay unutulmaz. Kerbela şehitlerinin üzüntüsünü paylaşmak ve Ehl-i beyt sevgisini gönüllere yerleştirmek için pek çok şiir yazıldı. Bunlara Muharremiye denir. Bu tür şiirlerin ilahi olarak bestelenmiş şekilleri de Muharrem ilahileri adını alır.
ŞİİR VE İLAHİLER
Muharremle ilgili şiir ve ilahiler, Ehl-i beyt sevgisine önem veren tarikat çevrelerinin bu ayda yaptıkları zikir ve ayinlerde besteli veya bestesiz olarak okuna gelmiştir. Muharrem ilahileri herkesi duygulandırır. Ayrıca yazarlarına manevi itibar sağlar.
Bu konuda en duyarlı şairlerimizden Fuzuli şöyle der: “Yad et Fuzuli al-i aba halin eyle ah/ Kim berk-i ah ile yakılır hırmen-i günah/ İnlemek al-i nebi vü müslümana şüphesiz/ Bende-i al-i abaya mucib-i gufran olur.”
Şunu demek ister: Ey Fuzuli, Ehl-i beytin halini hatırla ve ah et. Böyle bir ah şimşeği ile günahlar yanıp kül olur. Ehl-i beyt ve Müslümanlar adına ağlayıp inlemek, onları sevenler için bağışlanma sebebidir.
ORTAK HÜZÜN
Kerbela hüznü ve Ehl-i beyt sevgisi Şii ve Alevi-Bektaşi dünyası ile Sünni tarikatler ve tasavvuf çevrelerinin birçoğunda ortak bir bağdır. Aşık Yunus’un şu sözleri ne içtendir, Dede Efendi hicaz ilahi olarak bestelemiş:
“Şehitlerin serçeşmesi/ Enbiyanın bağrı başı/ Evliyanın gözü yaşı/ Hasan ile Hüseyin’dir.”
“Hazreti Ali babaları/ Muhammed’dir dedeleri/ Arşın iki küpeleri/ Hasan ile Hüseyin’dir.”
“Kerbela’dır yazıları/ Şehid olmuş gazileri/ Fatma Ana kuzuları/ Hasan ile Hüseyin’dir.”
“Derviş Yunus dünya fani/ Bizden evvel gelen hani/ İki cihanın sultanı / Hasan ile Hüseyin’dir.”
Sabahat Akkiraz’dan “Hüseyin attan düştü sahra-ı Kerbela’ya/ Cibril kurban haber ver sultan-ı enbiyaya” nakaratlı parçayı Mercan Dede albümünden dinlemek, insanı o günlere alıp götürür.
Tasavvuf inanışına göre Kerbela Hakk’ın bir Celal tecellisi idi. O acıyı unutmak mümkün değildir. Kimileri bunu hep canlı ve diri tutar. Şöyle düşünenler de vardır: Bağrımıza taş basıp: “Buğz-ı Muaviye’de değil hubb-i Ali’de birleşmeli”, yani Yezid’in babası Muaviye’ye öfke duymakta değil, Hz. Ali sevgisinde birleşmeliyiz. Ayrıca “Yezid’e küfretmektense Hüseyin’e rahmet okumak” daha olumlu sonuç verir.
(Geçen yazımın başlığı “Kütahya ve Dumlupınar Ü.” Olacaktı, özür dilerim. MD)
Meraklısına: Bu çarşamba Ege Ü. Edebiyat Fakültesi’nde Bornova Sempozyumu var.
Bir yanıt bırakın