Ordu ve askeri okullar- 7

Daha 1965’te Samiha Ayverdi şunları söyler: “Türk ordusu kötü işlere alet edilmiştir. Aynı hataya düşmemesi için sağlam bir milli eğitim politikasıyla yetiştirilmesi gerekmektedir. Artık bu memleket, ordusuyla iftihar etmeli ve ona güvenebilmelidir. Orduya herhangi bir husumetin olması düşünülemez. Öyle ki babam gazi, büyük babam şehittir. Yalnız bu iki hissi amil bile askere ve askerliğe saygıyı vacip kılacak bir kuvvet taşır.”( s. 34) Şöyle devam eder:

“Sivil eğitim kadar askeri eğitimde de maarifi, milli müdafaanın temeli olarak kabul edip, silahlı kuvvetlerin yetişmesinde basiretsiz davranmamak ve ordu mensuplarının kaliteli yetişmesini temin edecek bir maarif sistemi kurmak, zihni bilgilere muvazi (paralel) olarak din ve ahlak derslerine de büyük ölçüde ehemmiyet vermek ve Müslüman imanını solüsyon halinde genç askerin ruhuna işlemek şarttır.

Zira maarif sistemimizin, uzun yıllar boyu devam eden bozukluğu, tabiatıyla ordunun muhtelif saflarında da tesirini göstermiş ve acilen düzeltilmesi icap eden vaziyetler yaratmış bulunmaktadır. Bunun da hemen tek çaresi, askerlik mesleğine girecek çocuğun, ilk sınıflardan itibaren çok sağlam bir milli kültür ve iman terbiyesi ile yetiştirilmesidir.

Askeri liselerde, doğru ve sağlam bir tarih bilgisi ve edebiyat gibi, Türk harsının (kültürünün) kökü olan derslerin yanı sıra ahlak ve iman esaslarına son derece ehemmiyet verilerek tarih ve mazi ile kopan bağlar yeniden takviye edilmelidir. Böylece de kendi köküne dayanmanın itimat ve gururu ile askerin ruhu kamçılanmalı ve yapıcı bir heyecan uyandırılmalıdır.” (s. 77)

ASKERE VERİLECEK EĞİTİM

“Askere verilecek kültürün gayesi kupkuru bir harp sanatı olamaz. Bu takdirde insanlar makine haline gelirler ve onlardan gerek itaat gerek feragat gerekse canını istihkar (hiçe sayma) gibi üstün vasıflar ve faziletler beklenemez. Onun için de mühim olan, askerin yüksek seviyeli bir vatan ve iman heyecanı verecek terbiye ile yetiştirilmesidir. Ecdadımız bu gayeye varmak için dini terbiyeye büyük yer vermiş ve böyle yaptığı müddetçe de zaferden zafere koşmuştur. Bugünkü modern dünya orduları da aynı yolda yürümekte, aynı usule başvurmaktadırlar.

Şu halde yapılması lazım gelen, Mehmetçik’i asırlar boyu seve seve şehadete sevk etmiş olan din sevgisini ve din alimlerimizi yeniden ordunun içine sokmak, Tabur İmamlığı, Alay Müftülüğü gibi müesseseleri ihya eylemektir. Bu personelin, sivil kaynaklardan temini mümkündür.”

SUBAY SINIFI

“Yıllardan beri günlük malumatını solcu ve satılmış gazetelerden almaya mecbur tutulan subay sınıfı için, milli neşriyatı idare ve temin edecek, sağ ve yapıcı bir Eğitim Erkan-ı Harbiyesi kurulmalıdır. Bu çok itimada şayan ve iİlmi kifayeti olması gereken zevattan teşekkül edecek salahiyetti makam:

Ordunun her kademesindeki tedrisat (öğretim) programını yeniden gözden geçirmeli, icap eden fazlalıklar atılmalı ve eksikler tamamlanmalıdır.

Aynı teşkilat ordu mensuplarının istifadesine arz edilecek neşriyatı tayin vazifesiyle salahiyetli bir Neşriyat Bürosu kurulmalı ve bu büronun tavsiye edeceği her türlü yayın, kitap, gazete, mecmua, broşür ve saireyi, ehven (ucuz) şartlarla subaylara abone kaydetme imkanını hazırlamalıdır. Ta ki bu suretle orduda bir okuma zevki uyandırılmak ve okunmasında fayda olan eserler, orduca bilinmelidir. Bu suretle de teğmen olarak Harbiye’den mezun olan genç, albay olduğu zaman, teğmenlik bilgisinin üstüne, az veya çok, bir şeyler ilave etmiş olabilsin.

Ancak bu sistem içinde ve bu metotla girişilecek faaliyet neticesi, sağlam bir ahlak, iman ve bilgi temeline oturtulan genç dimağlar, sakat, hatalı ve kasıtlı bilgilerle yanlış davranışların tehlikeli akıbetinden korunmuş olabilirler.” (s. 79)

YABANCI DİLDE EĞİTİM

Bir ara bazı askeri liselerin İngilizce eğitime geçmesi söz konusu olmuştu. Ayverdi buna şiddetle karşı çıkmış ve birçok yere yazılar göndermiştir. Şöyle der: “Tekrar ediyorum: Yeryüzünde hiçbir milletin subay sınıfı şimdilik teşebbüs fen derslerine münhasır görünse de kendi ana dilinden gayrı bir lisanda eğitilmemektedir. Kabullenmek yolunda teşebbüse geçtiğimiz bu hareket, Rus kültür emperyalizmi kadar tehlikelidir. Ve görünen bu Moskof tehlikesinden kaçarken, görünmeyen Amerikan emperyalizminin pençesine düşmekten başka bir şey değildir.” (s. 92)

Ayverdi ordu mensuplarına bir başka milli görev yükler: “Ordu erkanı ve genç subaylar, Türkçenin yıkılışı hareketinin bir düşman tertibi ve Türk milletini içinden yıkmaya matuf bir düşman taktiği olduğunu, canlı ve ilmi deliller göstererek, inandırılmalıdır. Silahlı kuvvetlerin mukaddes vazifelerinden biri de kaybolmak üzere bulunan Türk dilini, bir ülke kurtarır gibi, düşman elinden istirdat edip sahip çıkma ve koruma lüzumunu bir vatan borcu olarak fiilen benimsemesidir, denebilir.” (s. 81)

Ayrıca şöyle teklifleri de var:

“Orduevi ve kışla gazinolarına birer kütüphane kurulmalı ve personelin istifadesine açık tutulmalıdır. Bu gibi yerlerde içki satışı ve kumar şiddetle önlenmeli ve yerine, film, tiyatro, konser, konferans, sergi faaliyeti, milli oyunlar, milli musiki, mimari, resim vs. gibi faydalı, düşündürücü ve yükseltici hareketler ikame edilmelidir (konmalıdır). Ta ki ahlak, iman ve sağlam seciye ile uyanıp yekpareleşecek olan ordunun içine, günlük politika gibi, Siyonizm ve komünizm gibi parçalayıcı ve bölücü cereyanlar yol bulamaz olsun.” (s. 80)