Orhan Seyfi Yücetürk

Bu köşede İzmir ve Ege’de hizmeti geçmiş değerlerden zaman zaman söz ederim. Maalesef bazılarını vefatlarından sonra yazmak nasip oluyor.
Orhan Seyfi Yücetürk’ü 24 Mart’ta kaybettik, ertesi gün Turgutlu mezarlığına defnedildi. 1933 doğumlu olup çocukluğu Turgutlu’da geçmişti.
Rumeli kökenli bir ailedendi. Evlad-ı Fatihan ruhu taşıyan cevval, heyecanlı ve dinamik bir kimseydi. Hayata ilkokul öğretmeni olarak başladı. İlk görev yeri Hakkari Çukurca’dır. 1950’li yılların şartlarında oraya olan çileli yolculuğunu, ilk öğretmenliğini zevkle anlatırdı.
Daha sonra yedek subaylık ve bir süre daha öğretmenlik yaptı. Ama onun bir ideali vardı, ilahiyat tahsili yapmak istiyordu.

İLAHİYAT AŞKI
Bolu öğretmen okulunu bitirmişti. İlkokul öğretmenliği o yıllarda çok daha değerliydi ve Orhan Bey başarılı, iyi bir öğretmendi. Ama bunlar ona yetmedi. Lise bitirme sınavlarına girerek diplomasını aldı. İstediği fakülteye gidebilirdi. O ise ille de ilahiyat diyordu.
1950’li yıllarda, tek parti döneminin kalıntısı olarak okumuş yazmışlar din alanına soğuk bakardı. Genç Orhan’ın kararını duyunca şaşırdılar, ona şöyle takılırlardı: “İlahiyata gidip de ne olacaksın, cenaze mi yıkayacaksın?”
O aldırmadı, kararı kesindi. O zaman tek İlahiyat Fakültesi Ankara Üniversitesi’nde idi. 1957’de görevinden ayrıldı, maaşını bıraktı ve İlahiyat’a kaydoldu. Yaşı dolayısıyla sınıfın “Orhan Ağabey”i idi.
Mezuniyetten sonra ilk görevi Ortaklar Öğretmen Okulu Din Dersi öğretmenliği oldu. Bu dersler henüz yeni ve öteki okullarda hocası bile yoktu. Okuldaki ideolojik kamplaşmalara rağmen Orhan Bey işini başarıyla yaptı. Sevilen bir öğretmen ve yöneticiydi.
İzmir’de açılan Yüksek İslam Enstitüsü öğretim elemanı sınavını kazandı, 1967’de burada göreve başladı. Bir yeterlik tezi hazırlayarak Dinler Tarihi hocası oldu. Bu kurum 1982’de DEÜ İlahiyat Fakültesi’ne dönüştü. Orhan Bey önceki tezini geliştirip “Doktor” unvanı aldı.

İYİ ÖĞRETİCİ
O.S. Yücetürk sıradan bir öğretim elemanı değildi. Girişken, gayretli, düzenli ve medeni cesaret sahibi bir insandı. Çağrılan her yere gider, her toplulukta varlığını hissettirirdi. Modern tavır ve görünüme sahipti. Bu özelliğiyle çeşitli toplum kesimlerinde yadırganmadan yer alabildi.
İnanç ve düşüncelerini her yerde dile getirdi. İnsanlara İslam’ın “güler yüzü”yle hitap etmesini bilirdi. Dini bilgileri ve milli kültürümüzü, özünden taviz vermeden her ortamda anlattı ve etkili oldu.
Ahir ömründe Mordoğan’da bir yazlık edindi. Evi camiyle karşı karşıyaydı. Emeklilik yıllarında orada da hizmete devam etti. Meraklı cemaate dini bilgiler anlattı. Onlara Kur’an mealleri hediye etti. Birlikte okuyup öğrendiler.
İlkokuldan yüksek tahsil sıralarına kadar süren öğreticilik hizmeti bununla sınırlı kalmadı. Eş dost çocuklarından halka kadar her kesime hizmeti dokundu.
Hem celalli hem derviş gönüllüydü. Ruhu şad makamı cennet olsun.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*