Kısa Balkan seyahatine dair izlenimlere devam ediyorum. Prizren’de kalmıştık.
Prizren geçmişte olduğu kadar bugün de hala tasavvufi hayatın aktif bir merkezi halindedir. Özellikle son yıllarda Prizren tekrar büyümeye ve genişlemeye başladı. Sahip olduğu Osmanlı havasını ve o döneme ait tarihi eserleri hala muhafaza etmekte, ayrıca bu eserleri Türkiye’nin katılımıyla tekrar onarmakta ve yeniden inşa etmektedir. (Bkz. DİA)
26 Nisan akşamı Balkan Türk Müziği Derneği’ne misafir olduk. Derneğin kurucu başkanı olan Aluş Nuş, ömrünü musikiye adamış gayretli ve duygulu bir sanat adamı. Türk Müziği Derneği’ni 25 yıldır fedakarca ayakta tutuyor.
‘VATANIM RUMELİ’
Heyetimize bir müzik ziyafeti sundular. Burada musikinin gücünü bir kere daha idrak ettim. Söylenen parçalar, Anadolu’dan Balkanlara aynı melodiler ve aynı duygulara tercüman oluyor.
Yaylı tanburda Aluş Nuş, uduyla İrfan Şekerci hem çalıp hem söylediler. Kudüm vuran on yaşlarındaki Fuat Şakaci ve klarnette 12 yaşlarındaki Muhammet Şatir’in icraları güzeldi. Müzik kültürümüzün yeni nesilce de benimsenmesi sevindirici.
Fadil Salyan yandaki caminin müezzini, biraz önce ezanını dinlemiştik. Şimdi de koronun zengin sesli elemanı olarak yerini aldı. Karşımızdaki duvarda Dede Efendi’nin resmi asılı. Kendisi sarayın baş müezzini idi. Fadil Salyan da bu geleneğin temsilcisi.
Bir ara Aluş Nuş’un bestesi olan ‘Eskihava türkülerde’ sözleriyle başlayan birparça okudular. Bunun ‘Rumeli Rumeli/Vatanım Rumeli’ şeklindeki nakaratkısmı çok anlamlı ve duygulandırıcı idi.
İPEK’TE
27 Nisan akşamı İpek’e geçtik. İpek (Peje) Kosova’nın önemli şehirlerinden biridir. Osmanlı zamanında bölgeye Arnavutlar ve başka Müslümanlar yerleştirildi. Bu uygulama İpek’le sınırlı kalmadı, bütün Kosova bölgesinde Arnavutlar çoğunluk haline geçtiler. Mehmet Akif Ersoy’un babası İpekli Tahir Efendi, burada doğup büyümüş, daha sonra İstanbul’a gelmiş ve Fatih Medresesi’nde uzun yıllar müderrislik yapmıştır.
İpek’e gidiş sebebimiz oradaki Halveti Tekkesi’ni ziyaret etmekti. Tekke mamur, bakımlı, geniş müştemilatı olan bir yapı. Şimdiki Şeyh Adrian 12 bin civarında mensubu olduğunu söyledi. Bir ara bendir eşliğinde Arnavutça ve Türkçe ilahiler söylediler; şeyhin kardeşi Niyazeddin Zakirbaşı idi. Şeyh Efendi ve mensupları sıhhatli, neşeli ve enerjik insanlar. Dergahın onarımı ve giderleri, mensupları tarafından karşılanıyor.
YAKOVA’DA 2 TEKKE
28 Nisan sabahı Yakova’da 2 Sa’di tekkesi ziyaret ettik. İlki 1700’lerde kurulmuş ve son derecede bakımlı. Şeyh Rüjdi 34 yıldır görev yapıyormuş. Uzun boylu, kültürlü ve özgüveni yüksek biri. İzmir’de de mensupları olduğunu söyledi. Gördüğümüz ikinci Sa’di tekkesi, ilkine göre daha mütevazı bir görünüme sahip. Şimdiki şeyhin adı Gufran. Buraya ayak üstü uğradık, fazla kalamadık. Yakova, Balkanlarda tekkeler şehri olarak biliniyor. Neredeyse her sokakta bir tekkeye rastlanır, deniyor.
DÜZELTME: Bir önceki yazımın başlığı “ÜSKÜP’TEN PRİZREN’E” olacaktır.
Bir yanıt bırakın