Refet Saygılı’ya rahmet

Tire, yerli ve milli değerlerimizi muhafaza eden tarihi bir ilçemizdir. Tire’nin has evlatlarından Prof. Dr. Refet Saygılı 30 Aralık gecesi vefat etti. “Re’fet” sözlükte merhamet ve şefkat demek. O, ismiyle ve soyadıyla müsemma güler yüzlü, sevecen biriydi.

Başarılı ve sevilen bir yönetici olmalı ki, 1978’den 2000 yılına kadar 22 sene dekanlık ve rektörlükte idarecilik yaptı. Bunun son 8 senesi Ege Üniversitesi Rektörlüğü’dür. Yöneticiliği sırasında üniversitesini ve çeşitli birimlerini, fiziki yapı ve bilimsel bakımdan çok geliştirdi.

31 Aralık’ta Ege Üniversitesi’nde bir tören düzenlendi. Tanıdıkları, arkadaşları çok güzel sözler söylediler. Kibarlığı, nezaketi, insan severliği vurgulandı. Bizde ölenleri hayırla yad etmek geleneği vardır. Ne ki Refet bey hakkında söylenenlerin hepsi içten ve samimiydi. 

Denir ki: “Sen doğarken ağlıyordun, yakınların ise mutluluktan dolayı gülüyordu. Öyle bir ömür sür ki, ölürken sen gülerek git, çevrendekiler ağlasın.” Refet Sagılı tam da bu söze uygun yaşamış biridir.

Ölüm elbette acıdır. Ama Refet Hoca’nın yakınları şöyle bir teselli duymalılar: Türkiye’de ortalama insan ömrü 75 sene civarındadır. İleri yaşlarda, elden ayaktan düşüp bakıma muhtaç nice insan var. Refet Bey 84 yıl sağlıklı yaşadı. Son gününe kadar, yaşına göre gayet iyiydi. kimseye yük olmadan ruhunu teslim etmek imrenilecek bir şeydir. 

Refet Hoca kültürümüze ve milli değerlerimize saygılı ve bu köşenin devamlı okuyucusuydu. Karşılaştığımızda takdirlerini söylerdi.

Onunla ilgili 2 konuda hayıflanırım, ilki şu: Buca’da 2003’te yapılmış bir Mevlana heykeli var, ayrıca semazenler ve mutrip heyeti görülür. Tıngırtepe’de 20 dönümlük arazi üzerindeki rekreasyon alanı, kafesi ve 25 metre boyundaki Mevlana heykeliyle burası bir cazibe merkezidir.

Refet Bey oraya gitmiş ve mekanın kutsiyetiyle bağdaşmayacak durumlar görüp üzülmüş. Benden bunu bir yazı konusu yapmamı istedi. Gidip yerinde görerek yazmayı düşündüm, fakat bir türlü mümkün olmadı, sağlığında o yazıyı yazamadım.

İkincisi: Bizde Türk Musikisi hep üvey evlat gibi görüldü, alaylı kaldı. Üniversitede akademik seviyece ele alınması, nice zorlukla konservatuvar açılmasıyla mümkün oldu.

Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı 1984’te açıldı. Refet Bey baştan itibaren buranın 9 yıl müdürlüğünü yaptı. Bu kurumun açılış macerasını, çekilen güçlükleri kendisiyle görüşüp bir yazı dizisi yapmak için randevu istedim.

“Olur” dedi. Konservatuvara gidip orada bazı eşya ve malzemeyi de gösterecekti. Fakat mümkün olmadı. Tekrar arayıp konuyu takip etmediğim için pişmanım. Onun ölebileceği hayalimden bile geçmezdi. Demek ki her işi vaktinde yapmak lazımmış.

Ruhu şad, mekanı cennet olsun.

(Not: Mesnevi Okumaları bu çarşamba saat 18.00’de, DEÜ Rektörlüğü, DESEM)

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.