SLOGAN VE TEKBİR

Slogan, propaganda ve reklam sözü demek. Toplantı ve gösterilerde kullanılan şekliyle, militanca bir görüntü taşır.Bizim insanımız ve kültürümüz ağırbaşlı, vakur ve kendinden emindir; yaygaracı değildir. Osmanlı döneminde Batılı seyyahlar Türk halkının ve esnafın sakin tavrından övgüyle söz eder.
Kültür Bakanı Nabi Avcı, değerli bir kültür ve irfan adamıdır. Esenler Belediyesi’nin bir salon açılışında, gençlerin slogan şeklinde tekbir getirmesine şöyle itiraz etti:
“Binlerce yıllık kültürümüzde, tekbirin slogan olarak kullanılması yoktur. Yani bir arkadaşımızın çıkıp ‘tekbir’ diye bağırması, sonra diğer arkadaşlarımızın herhangi bir slogan atıyor gibi tekbir getirmesi, bizim kültürümüzün estetiğine ve milletimizin geleneğine uymuyor. Bu, son zamanlarda çıkan bir adet ama hoş bir adet değil. Tekbir getirelim ama milletçe, 350 yıldan beri, nasıl bayram sabahlarında hep beraber huşu içinde getiriyorsak, öyle tekbir getirelim. Öyle getirdiğimiz zaman, tekbir gerçekten çok derinlere nüfuz ediyor.
Aksi takdirde, herhangi bir slogana dönüşme tehlikesi var.”

AYAĞA DÜŞMEMELİ

Çok doğru. Tekbirin sloganlaşması onun değerini düşürür.
IŞİD de insan kafasını tekbirle kesiyor. Onlarla aynı çizgide bulunmak zuldür. Tekbir bizim ulvi bir değerimizdir. Itri’nin segah bestesiyle sade, vakur ve ihtişamlıdır.
Bayramlarda, cenazelerde, toplu dualarda maşeri duyguları kanatlandırır. Yahya Kemal Süleymaniye’de kıldığı bir bayram namazında bu atmosferi hissetmiş ve şiirleştirmiştir:
“Nice bin dalgalı tekbir oluyor tek bir ses!” Bu kadar değerli ve kutsal bir şeyin metalaşması çok yanlıştır.
Güya İslami bir giyim firmasının onu marka haline getirmesi, dini duyarlılığın istismarıdır. Tekbir gibi yüce bir değerin kapitalist zihniyete malzeme yapılmasıdır.

YAYGARA VE TAŞKINLIK

Taşkınlık ve yaygara görüntüsü veren toplu hareketleri, tekbirin slogan olarak kullanılmasını Peygamber Efendimiz uygun bulmamış. Bu gösteriler dini bir sebeple de olsa şamata görüntüsü taşırsa, vakar ve olgunlukla bağdaşmaz. Ebu Musa el-Eş’ari anlatır: “Hz. Peygamber’le birlikte bir savaştan dönüyorduk.
Medine’ye yaklaştık, bu sırada insanlar tekbir getirmeye başladılar ve seslerini bir hayli yükselttiler. Bunun üzerine Resulallah şöyle buyurdu:
“Şüphesiz Rabbiniz sağır da değildir gaip de değildir, O sizinle eğerlerinizin başı arasındadır.” Yani “Size çok yakındır, bu kadar çok bağırmanıza gerek yok” demek istemiştir. (Tirmizi, Deavat, 58) Artık aklımızı başımıza alalım.
Eziklik, sömürgelik ve mustazaflık psikolojisini bırakalım. Bu memleket bizimdir. Kendimize güven duymalıyız. Biz efendi milletiz, milli vakarımız var. Bağırarak bir yere varılmaz.
Nabi Avcı’ya teşekkürler.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*