Türkiye’nin halleri: Deniz ve köpüğü

Fil hikayesini çok kimse duymuştur. Özü aynı olmakla birlikte az çok farklı anlatılış biçimleri vardır. Mesnevi’deki şekli şöyle:
Hintliler karanlık bir yere bir fil koyup o güne kadar hiç fil görmeyen insanlara onu göstermek istediler. Fili tanımak için birçok insan toplandı. Fakat filin bulunduğu yer o kadar karanlıktı ki hiçbir şey görünmüyordu. Onun için insanlar file elleriyle dokunmaya, ellerini filin orasına burasına sürmeye başladılar.
Bunlardan birisi filin hortumunu tutmuştu; dışarıya çıkınca: “Fil kalın bir su hortumuna benzer, bir hortumdur” dedi.
Başka biri filin kulağına dokunmuştu, o da: “Fil bir yelpazedir” dedi.
Bir başkası filin bacağına dokunmuştu: “Fil bir sütuna benziyor” dedi.
Filin gövdesine dokunan ise: “Fil bir kayaya, büyük bir kütleye benziyor” dedi.
Böylece herkes neresine dokunduysa fili ona göre anlattı. Her birinin anlattığı başka başkaydı.
Hz. Mevlana şu hatırlatmayı yapar: “Ellerinde bir ışık olsaydı, ayrılık kalmaz herkes aynı şeyi görür, aynı şeyi anlatırdı.”

*
Ülkemizin durumu bana bu hikayeyi hatırlattı. Ortalık toz duman. Herkes filin bir tarafından tutmuş: Gerçek budur, doğru olan benim görüşümdür, diyor.
Gezi olayları nedir, Kabataş İskelesi’nde bir kadın tacize uğramış mıdır? 17 Aralık’ta ne yapılmak istendi? Emniyet ve yargıda paralel yapılanma var mıdır, yok mudur? Buna karşı iktidar kendini ve devleti koruma refleksinde haklı mıdır, değil midir?
Cemaat veya Hizmet hareketinin amacı sadece eğitim ve iyi insan yetiştirmek midir? Yoksa güçlendikçe kendisine yeni misyonlar mı biçmiştir?
İktidar gittikçe hırçınlaşmakta mıdır, yoksa hakkını mı savunmaktadır? Muhalefet görevini mi yapıyor veya her şeye hayır diyerek köstek mi oluyor?
Soruları uzatmak mümkün. Bir açıdan bakılırsa vaziyet berbat. Bir kör dövüşüdür gidiyor. Bu gidişle biz adam olmayız.
*
Bütün bunlardan dolayı kötümserliğe kapılmak doğru değildir. Biraz daha yukarıdan bakıp bütünü, resmin tamamını görebilsek ümitsizliğe düşmeyiz. Mevlana hikayenin sonunda şöyle der: “Denizi gören göz başka, köpüğü gören göz başka. Köpüğü bırak da denizi görecek gözle bak.”
Evet, deniz büyük Türkiye’dir. Tarihiyle, kültürüyle, 75 milyonluk sağduyulu halkıyla Türkiye’nin tamamıdır. O sakin ve ağırbaşlı kitle işinde gücündedir. Ekmek ve çoluk çocuğunu geçindirme peşindedir. Denizin kendisi derin ve sakindir, köpükler yüzeyde ve geçicidir.
Şu anda olup biten ve ister istemez bizi üzen siyasi ve sosyal olaylar, denizin üzerindeki köpükler ve dalgalar gibidir. Rüzgar kesilince deniz sakinleşecektir. Şükür ki rejimimiz demokrasi. Seçimlerde o ağırbaşlı büyük kitle sözünü söyleyecek ve dalgalar durulacaktır. Sonuçlar nasıl olursa olsun bu böyledir. Denizler durulmaz dalgalanmadan.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.