Türkülerimiz

Bir önceki yazıda Balçova’daki konserlerden söz etmiştim. Son olarak Balçova Belediyesi Türk Halk Müziği Korosu’nun Kamil Sönmez anısına düzenlediği konsere gittim. Karadeniz’in bu sempatik, babacan ve tok sesli sanatçısına rahmet dilerim.
İlk bölümde Karadeniz türküleri dinledik. Ne hoştur bu türküler. Hüzün var, ümit var, eğlenceli bir üslupla hasreti dile getirirler. Hekimoğlu’nun kederli ve sevecen hikayesini dinledik. Ordu’nun derelerini geçtik. Maçka yollarında yürüdük. Gemiciler kalkalım şu yelkeni takalım, dedik. Çayeli’nden öteye atladık. Yaylanın çimeninde kuzular yaydık . Bahçeye gel bahçeye, Kuru fındık bulursun, Alacaksan al beni, Sonra pişman olursun dedik.
Belediye Korosu şefi Mustafa Turhan emekli bir müzik öğretmeni. Sınıflardaki öğretmenlikle yetinmemiş. Çeşitli yerlerde korolar çalıştırıyor. Beğendiğim tarafı disiplin ve ciddiyeti oldu. Dinlediğim ilk bölümde 18 parçanın hepsini birbirine bağlı olarak icra etti. O kadar ki, solistlerin yeterince alkışlanmasına bile fırsat olmadan bir sonraki türküye geçildi.
Bu bir meziyet mi? Belki değil, ama ben beğendim. Bazı amatör koro şefleri fazla gevezelik ederler, ilgi ve sempati toplamak için adeta laubali olurlar, zorla alkış isterler. M. Turhan bunlara tenezzül etmeden işini yapıp sahneden ayrılıyor.

TÜRKÜ KÜLTÜRÜMÜZ
Türküler bizi öz kültürümüzü, halkın dilini ve gönlünü yansıtır. Kederini, sevincini, sevdasını, hasretini sade ve yalın sözlerle ortaya koyar. Türkülerde milletimizin büyük hayat tecrübesi var. Ahmet Hamdi Tanpınar’a göre türküler, hayatın sürekliliği içinde bir yığın değişmeye rağmen daimi kalan asli yanımızı ifade eder. Cemal Kurnaz anlatır:
“Bizim halkımızın bütün bir hayat hikayesi türkülerde dile gelir. Yüzyıllar boyunca tekrarlanan bu türküler halkımızın müşterek kültürünün önemli bir yanını yaparlar. Kelle koltuğunda üç gün savaşan Bağdatlı Genç Osmanlar, kılıcının ucu kan ve duman olan Kırımlı Sinanlar, Çanakkale içinde kimisi nişanlı kimisi evli Mehmetler; sellerin apardığı Saralar, suya giden Ümmü Gelinler bizim oğullarımız, bizim kızlarımızdır. Yemen’e gidip dönmeyen yiğitler bizim çocuklarımızdır. Anadolu’da her evin kapısı gurbete açılır. Her ev hasretten büyüyen gözlerle yollara bakar. Gidenler gah İstanbul’u, gah Almanya’yı mesken tutar. Türkünün “kör olsun gurbeti icat edenler” demesi boşuna değildir. Bu yüzden Türk milleti, ortak hatıralarını birlikte hatırlayan, oğullarına kızlarına birlikte yas tutan büyük bir ailedir.
Ne güzel söylemiş Ali Akbaş:
“Bir yılda yoğurduk her mısraını / Yüzüğe kaş ettik Ağrı dağını /Dünyaya değişmem bir aksağını / Bir kutlu töredir bizim türküler.”
Türküler bilirim Vanlı, Yemenli / Yemen’in yolları güllü çemenli/ Söylemiş gelinler gözleri nemli / Künyedir kuradır bizim türküler.
Veysel susar Davud Sulari söyler / Kırım’dan gelirken serdarı söyler/ Köylüsü kentlisi hünkarı söyler/ Fermanda tuğradır bizim türküler.”

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.