Urla’nın manevi kimliği

Zeytin ağaçları, bereketli toprakları ve temiz havası ile Urla bir cazibe merkezidir. Urla’da bir Kent Konseyi var. Başkanı donanımlı ve becerikli bir hanımefendi: Prof. Dr. Canan Balkır. Belediye Başkanı Sibel Uyar’la ahenkli bir çalışma içinde kültürel etkinliklere imza atıyor.
Bu cümleden olarak, Canan Balkır’ın moderatörlüğünde bu akşam saat 20.00’de bir panel var: “Tasavvuf ve İnsan”. Yer: Urla Atatürk Kültür Merkezi. Konuşmacılar: Bekir Zakir Çoban, Mehmet Demirci ve Himmet Konur.
Bekir Bey “Dinler ve Mistisizm” hakkında konuşacak. Mistisizm, ‘akıldan çok sezgiye önem veren, Tanrı’ya gönül yoluyla ulaşılabileceğini benimseyen inanç ve düşünce’ diye açıklanır.
Himmet Konur’un konu başlığı: Urla’da bir tasavvuf yolcusu: Neyzen Tevfik. Neyzen Tevfik Bodrum doğumlu olup, babasının görevi dolayısıyla Urla’ya taşındı. Ney üflemeye burada başladı, 15 yaşından itibaren 4 yıl İzmir Mevlevihanesi’nde bulundu. Neyzenlik, şiir ve edebiyat alanlarında kendini geliştirdi.
***
Benim konu başlığım “Tasavvuf ve İnsan.” İnsan denen üstün varlık bedenle ruh, madde ile mana karışımından ibaret bir bütündür. İnsanı diğer canlılardan ayıran ve üstün kılan tarafı, başta ruhu ve manevi varlığıdır. İşte insandaki ruh, kalb, gönül veya kısaca “mana” dediğimiz bu cevherin diri tutulması için yapılan çalışmanın adına “Tasavvuf” diyoruz.
Tasavvuf, dini daha içten ve derinden yaşama gayretidir. Tasavvuf, dinin şekliyle birlikte özünü, ruhunu yakalamaya çalışmaktır. Bu özü içten yaşamak ve davranışlarına yansıtmaktır.
Orta Asya Türkleri’nin, Müslümanlığı en ücra bölgelere kadar severek benimsemesinde mutasavvıfların rolü büyüktür. Anadolu’ya çeşitli vesilelerle göç eden topluluklar arasında sayısız derviş vardı. Misyoner ruhlu bu Türk dervişleri, ordularla birlikte ve hatta ordulardan evvel fütuhata çıkıp, karşı tarafı manen fethettiler.
Bunlar Allah yolunda savaşan kimselerdi. Uç bölgelerde fetihler yapan, el emeği alın teriyle geçinen topluluklardı. Kurdukları zaviyeler, yerleşim ve teşkilatlanma için birer merkez olmuştu. Yerine göre hudut bekçiliği, tarım ve eğitim öğretimle uğraştılar, çevreye örnek oldular. Kapıları herkese açıktı. Aynı durum Van’dan Balkanlara kadar devam etti.
***
Türkler 1080’li yıllarda Çaka Bey’le Ege Denizi’ne ve İzmir’e ulaştı. Kıyı şehirleriyle birlikte Urla’yı da ele geçirdi. Kalıcı fetih Aydınoğulları Beyliği eliyle 1330 yıllarında gerçekleşti. Söz konusu gazi dervişlerin burada da örnekleri vardır.
Evliya Çelebi Urla’daki yatır ve ziyaret yerlerinden birkaçını sayar (1671): Samut Baba, Eski ve Yeni Memi Dede, Süleymanlı’da Hüsameddin Erdebili, Kızılca’da Hoca Ali, Hoca Hayreddin, Şeyh Bahri ve Derviş Fehmi Efendi, Kuşlular köyünde Piri Efendi.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.