VAV KOLYELERİ

Son yıllarda bayanlar arasında Arap harflerinden olan “vav” şeklinde kolye takmak yaygınlaştı. Vav harfinden broşlar da var. Yuvarlak ve oval nesneler estetik olarak göze daha hoş görünür.
Vav bu özellikler taşıyan bir harftir. Hat sanatı bizde çok ileri seviyelere ulaşmıştır. “Vav” yani “ve” harfinin incelikli bir yazılışı vardır. Özel bir kıvrılış biçimiyle yazılan baş kısmı, dikkatle yazılması gereken kavisli gövdesiyle son derece farklı ve hoş bir görünüme sahiptir.
Kısacası vav harfinin Türk hat sanatında da önemli bir yeri vardır.

SADAKAT VE TEVAZUNUN SİMGESİ
Vav’a sembolik anlamlar da yüklenmiştir.
Vav’ın şekli anne rahmindeki çocuğa ve secde halindeki insana benzetilir. Bu görünüşle sadakat ve tevazunun simgesi sayılır. Vav harfi, Allah’ın ‘Vahid’ ismini ve birliğini simgeler. Ebced hesabında 6 rakamına tekabül eder, bu itibarla aynı zamanda imanın altı şartını temsil ettiği söylenir. İç içe geçmiş 2 vava “çifte vav” denir. Çifte vav yan yana yazılmış iki 6, yani 66 demektir. Arapça ‘Allah’ kelimesinin ebcedle karşılığı da 66’dır. Buna göre çifte vav ‘Allah’ kelimesini hatırlatır.
Vav kolyeleri taşıyan hanımlarımıza duyurulur.
Bu takı, şekli, estetiği ve taşıdığı mana bakımından kolyeden öte bir değere sahiptir. Ayrıca yerlidir, bize aittir.

YARIM ALTIN EDEN VAV
Ayasofya’daki devasa levhaları da yazan Mustafa İzzet Efendi (1801-1876) ünlü ve usta bir hattattı, özellikle ‘çifte vav’ yazmakta eşsizdi. Çifte vav, ‘v’ harfini simetrik olarak yazmaya denirdi ve bunu her önüne gelen hattat beceremezdi. O zaman Üsküdar’dan karşı tarafa geçecek olanlar ‘pazar kayığı’ denilen bir çeşit büyük dolmuş mavnalarına binerlerdi.
Ona yetişemeyenler ise tek başına bir kayık kiralayıp öyle geçerlerdi. Mustafa İzzet Efendi’nin bir gün acele bir işi vardı.
Kıyıda müşteri gözleyen kayıklardan birine atlayıp Kabataş’a çekmesini söyledi.
İskeleye yaklaşırken, ücretini ödemek istedi, fakat para kesesini evde unutmuştu.
Kayıkçıya dedi ki, “Bak evladım para kesemi evde unutmuşum.
İstersen adresimi vereyim, akşama gel paranı al, istersen yarın sabah ben gelip sana borcumu ödeyeyim.” Kayıkçının canı sıkılmıştı ki, tam o anda hattatımızın aklına bir çare geldi, “Evladım, ben hattatım.
Sana bir ‘çifte vav’ yazayım.
Sahaflar çarşısında kime götürecek olsan sana bu kayık ücretinin elli, yüz mislini verirler…” Kayıkçı bu işten pek hoşlanmasa da İzzet Efendi’nin yazdığı çifte vav yazılı kağıdı aldı.

M. İZZET EFENDİ’NİN ÇİFTE VAVI
Bir kaç gün sonra kayıkçının yolu Sahaflar Çarşısı’na düştü, ilk önüne gelen dükkancıya elindeki kağıt parçasını uzatıp sordu: “Efendi şu kağıt para eder mi?” Adam atıldı: “Ooo, Bu Mustafa İzzet Efendi’nin ‘çifte vav’ı… Ne istersin?” dedikten sonra, adamın cevabını beklemeden eline yarım altın tutuşturdu. Kayıkçı şaşkına döndü. Aradan haftalar geçmişti.
Bir köşede müşteri arayan bizim kayıkçı, kalabalık arasında İzzet Efendi’yi görünce derhal tanıdı ve şöyle seslendi: “Efendi baba, gel benim kayığıma buyur. Hem ‘çifte vav’ da istemiyorum. Bir vav’a seni karşıya geçireyim.” Aynı olay meşhur hattat Hafız Osman’a da mal edilir.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.