Yanlış TV programları

Televizyonların gündüz saatlerinde bazı yarışmalı yemek programları var.
Eşim bunlardan birini takip eder.
Aynı odada iken ben de ara sıra göz atmak durumunda kalırım.
Bu tür yapımlar yeni yemek çeşitleri öğrenmek ve bazı bölgesel lezzetleri tanımak bakımından faydadan hali değildir.

Bunlardan birine son zamanlarda bir haller oldu. Neredeyse yemekler geri plana itildi. Vaktin çoğunu yarışmacıların kendini beğenmişlikleri, birbirleri hakkındaki ithamları ve ağız dalaşları alıyor.

Bu bir yarışmadır, elbette rekabet olacaktır. Ama bunun bir ölçüsü vardır. Milyonların izlediği bir programda birtakım çiğliklere, rencide edici söz ve davranışlara yer olmamalıdır. Bazen öyle sahneler görülüyor ki, neredeyse bir yemek yarışması değil de bir ego ve nefs-i emmare yarışması izlenimi veriyor.

KÖTÜLÜKLER TEŞHİR EDİLMEMELİ
Aynı kanalda birkaç yıldır süren bir moda yarışması var.
5-6 tane genç bayan, belirlenen konsepte uygun kıyafet seçip jürinin karşısına çıkıyorlar.
Jürideki bayanların giydiği uçuk kaçık, açık saçık kıyafetleri bir tarafa bırakalım; bu yarışmanın da geldiği üzücü noktaya değinmek istiyorum.

Jüri, kıyafetler ve bunların uyumu hakkında değerlendirmeler yapar. Ne ki, bu yorumlar kendilerini tekrarlamaya başladı. Bu defa iş başka bir noktaya evrildi: Yarışmacılar arasındaki ağız dalaşı ve kavgalar ön plana çıktı. Sanırım program yapımcıları bunu özellikle istemekteler. Yarışmacılar ağzı laf yapan kimselerden seçiliyor.
Birbirleri hakkında demedik laf bırakmıyorlar.

Bazı televizyon dizilerindeki kapı dinlemeleri had safhada. Bu bir kötü ahlak örneğidir. Hiç seyretmediğim ama medyaya yansımalarından anladığıma göre; aile içinde birtakım çarpık ilişkilerin anlatıldığı programlar var. Sunucusu güya tepki veriyor, küplere biniyor.
Ama ağır bir iltihabın irinleri ortaya saçılmış oluyor. Seviye bu kadar düşmemeli, mahremiyetler ifşa edilmemeli.

UTANMA DUYGUSU
Bu köşede genellikle ümit verici ve insanımızın meziyetlerini öne çıkarcıcı şeyler yazarım.
Ben büyük kitlemizin iyi ve düzgün olduğuna inanırım. Bir örnek vereyim: İnsan vücudu en mükemmel şekilde yaratılmıştır.
Beynimiz, kalbimiz, ciğerlerimiz görevlerini şaşmadan yaparlar. Yüzümüz, ellerimiz, boyumuz ne kadar hoştur.

Ama aynı vücutta kalın barsaklarımız, idrar torbamız ve bunların içindekiler de vardır.
Fakat biz bunları öne çıkarmayız.
Büyük ve küçük abdeste çıkmak doğal ihtiyacımızdır.

Bu ihtiyacımızı ulu orta değil kapalı mekanlarda gideririz.
Mahrem yerlerimizi açıkta bırakmayız.

Kültürümüzde ‘haya’ diye bir kavram var, kısaca utanma demektir. “Utanmıyorsan istediğini yapabilirsin” ifadesi Hz. Peygamber’in sözüdür. Haya duygusundan yoksun birtakım itirafların teşhiri çok yanlıştır.
Gene kültürümüzde, ayıpları örtmeye önem verilir. Kötü bir davranışı örtmek, onu tasvip etmek anlamına gelmez. Aksine, izole ederek, kötü örnek olmasını önlemek demektir.

Medyada, sözünü ettiğim programlar ve diziler, kötülüğün yaygınlaşmasına ve kanıksanmasına yol açar.
Reyting uğruna yapılan bu tür işler çok yanlış ve çok ayıptır.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.