Babalar ve oğulları

Suruç’ta hepimizin yüreğini yakan bir hadise yaşandı. Çoğu genç 32 can hayatını kaybetti. Ailelerine sabır diliyorum.
Çok değerli fakat o nispette zor bir coğrafyada yaşıyoruz. Bütün güneyimiz ateş çemberi içinde. Büyük güçlerin Osmanlı’ya, Türk’e olan hınçları bir türlü bitmiyor.
Osmanlı parçalandı, Türkiye Cumhuriyeti kurulurken güneyimizde yapay sınırlar çizdiler. Gövde Anadolu’da kalmışsa da kolların, bacakların bir kısmı bizden koparıldı.
80-90 sene böyle idare ettik. Anadolu topraklarına hapsedilen dev, şimdilerde uyanır ve kendine gelir gibi oldu. Kaybettiğimiz toprakları, eski vatandaşlarını hatırladı.
Sen misin böyle yapan; Türk’ün uyanmasını istemeyen bütün şer odakları hareke geçti. İçeriden ve dışarıdan bir yığın taşeron bulmakta zorlanmadı (PKK). Mevcut değilse ustalıkla kendisi üretti (IŞİD).
Biraz diner gibi olan katliamlar, yol kesmeler, araç yakmalar, alçakça öldürmeler, Türkiye’yi ümitsizliğe düşürme gayretleri tekrar başladı.
“Kurt dumanlı havayı sever” misali, bütün bunlar tam da seçim sonrasına, bir geçiş dönemine, koalisyon görüşmeleri ve hükümet kurma çalışmalarının yapıldığı ara döneme denk getirildi.
Üzülmemek, kahrolmamak, içimizin yanmaması mümkün değil. Ama paniğe kapılmaya, karamsarlığa gerek yok. Bu asil millet nice badireler atlattı. Elbette bunun da üstesinden gelecektir. Emniyet teşkilatımız ve ordumuz her zamankinden daha güçlü ve donanımlıdır.
Felaket zamanlarında halkımız tek yürek olmasını bilir. Herhangi bir şekilde beyni yıkanarak, yanlış ideolojilere kapılanan çocuklarını gözden çıkarmaz. Sağlığında söz geçiremediği evladının cenazesine sahip çıkar.
Suruç’ta ölen Alican Vural’ın cenazesi Ordu’da toprağa verilirken 70 kişilik Sosyalist Partili bir grup da gelir. Belki de çocuğunun genç beynini yıkayan gruba, baba Cumhur Vural izin vermez; “Çocuğumu yediniz Allahsızlar!” diye bağırır.
Şer odak taşeronlarının dini, imanı, ölüye saygısı yoktur. Cenaze törenini bile propaganda aracı yapmak isterler. Ama evlat acısıyla ciğeri yanan güzel insanlarımız bu istismara bu defa izin vermedi. Haber programlarında seyrettik; örgüt flamalarının indirilmesi istendi. Aileyi ve cenazeyi rahat bırakmaları için çağrıda bulunuldu.
İşte bizim asıl ve asil halkımız bunlardır. Bir yandan kaybettikleri yavrularına yanarken, öte yandan devletimizin ve sosyal düzenimizin üzerine titrerler. Bazıları çocuklarını yıkıcı ideolojilere kaptırsa da şükür ki, bizim ana kitlemiz sağlamdır.
Yazımızın başlığı “Aileler ve çocukları” da olabilirdi. Gene şükür ki, aile yapımız, ortalama insan malzememiz köklerine ve milli değerlerine bağlıdır. Onun için geleceğimize ümitle bakıyoruz.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.