Erenler dünyasından

Prof. Dr. A. Süheyl Ünver (1898-1986) Amiş Efendi’den nakleder:

Bir büyük zat hastalanmış, çok çekmiş. Her gün Allah’a yalvarır, şifa vermesi için dua edermiş. Yine bir gün “Ya Rabbi bu hastalığı benden al, bana şifa ihsan eyle” diye ısrarla yalvarmış yakarmış. Cenabı Hak’tan kendisine nida olunmuş: “Ey zat, ben bir hastalık, bir musibet veririm. Fakat buna mukabil bin tane de ilaç veririm. Bu kadar bitki, maden yarattım. Şifasını ara bul” buyurmuş.

O zat hemen hastalığına şifa bulmak için sorup soruşturmağa başlamış. Komşularından bir kadın onun ilacı kolay, demiş. Bir ot kaynatmış. Suyunu o kimseye içirmiş. Allah’ın izniyle tamamen iyileşmiş.

Bir zaman sonra o kişi yine aynı hastalığa tutulmuş. Bu sefer ilacı bildiği için kadına gitmemiş. Otu almış, aynı şekilde kaynatmış, suyunu içmiş, hiç tesir etmemiş. Bir daha yapmış yine tesir etmemiş. Bir daha tekrarlamış, yine hiçbir faydası olmamış. O zat merak etmiş: “Ya Rabbi! Bunun hikmeti nedir? Hastalık aynı, ilaç aynı, fakat yine iyileşmiyorum.” Cenab-ı Hak’dan nida gelmiş: “Git yine o kadını bul. İlacı o yapsın.” Adam gitmiş kadını bulmuş, ilacı yaptırmış, içince derhal iyileşmiş.”

Amiş Efendi “Çünkü şifa yalnız ilaçta değil, yapanda da, içirende de olur” buyurdular.

ALTIN ÖĞÜTLER
Yeni bir elbise giydiğin zaman, dinimizde temiz giyinmek, temiz gezmek şarttır, elhamdülillah nasib oldu, giyiyorum dersen, iyidir hayırdır. Fakat herkes yeni elbisemi görsün, ne şık, ne güzel giyiniyor desin, diye böbürlenirsen, gösteriş yaparsan fenadır, şerdir.

Elini sadaka vermeğe alıştırmalı. Cebinde on kuruş varsa, beş kuruşunu fukaraya, muhtaçlara vermeli. Mütevazi olmalı, fakat meskenet ve uyuşukluk derecesinde, herkese boyun eğip ayağına kapanacak derecede değil.

ŞEFKAT
Adamın biri çok günahkarmış, içki içer, işret meclislerine devam edermiş. Ölünce çok kişi namazını dahi kılmamışlar. Cenaze namazını kılmak istemeyenler o gece rüyalarında görmüşler ki, Cenab-ı Hak, o kimseyi bağışlamış. Sebebini sormuşlar. O adam, sağlığında evinin bahçesinde bir yalak yaptırmış. Oraya daima su doldururmuş. Kuşlar ve başka hayvanlar oradan su içerlermiş. İşte mahlukata karşı bu iyiliğinden Allah onu affetmiş.

Amiş Efendi hatırlatır: İnsanlara, hayvanlara, taşlara, ağaçlara iyilik yapmak lazımdır. Esasen bütün peygamberlerin yolu şu üç şeyde özetlenir: Yaratıklara iyilik, Allah’a muhabbet, saygı ile ibadet.

TASARRUF
Bazı Hak dostları tasarruf sahibidir, yani Allah’ın izniyle olağan üstü işler yapabilirler. Örnek: Ahmed Amiş Efendi’yi titreyerek, sürünerek süklüm büklüm yürüyen birisi ziyaret eder. Ziyaretten sonra huzurundan çıkıp giderken: “Doğru yürü sendeleme.” diye hiddetle ve şiddetle bağırır. Senelerden beri yürüyemeyen adamcağız bu söz üzerine dipdiri, sapasağlam yürümeye başlar

Abdülaziz Mecdi Bey’den: Ahmed Amiş Efendi’nin mürşidi Bekir Efendi, ömrünü kuru ekmekle geçirmiştir. Manevi derecesinin yüksekliği sebebiyle ne dese ne istese gerçekleşirmiş. Mesela bir sözüyle fakir kimse zengin; olurmuş. Bu vaziyet karşısında kendi malını, maişet darlığını hatırlayıp Hakk’a naz ederek: “Ya Rabbi! Ben senin üvey evladın mıyım?” dermiş.

(Fatih Türbedarı Ahmed Amiş Efendi Armağan Kitabı’ndan, Kocaeli Ü. Yayını, İst. 2021)

2 yorum

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.