Türk Tarih Kurumu İzmir Konak Meydanı’nda “9 Eylül Fotoğraf Sergisi” açtı. Şehrimizin düşman işgalinden kurtulduğu günlere ait 100 yeni fotoğraf sergileniyor.
Bunu tamamlayan bir başka örnek, Büyükşehir Belediyesi’nin Kent Müzesi’nde açtığı “9 Eylül 1922 Esaretin Sonu” sergisi. 1923 yılı ve sonrasının 9 Eylül kutlamalarına ait fotoğraflar var. O günlere ait Yeni Asır sayfaları dikkat çekiyor.
Resimlerden canlı hatıralara geçelim:
Prof. İskender Öksüz 1945 doğumlu, İzmirli değerli bir ilim ve fikir adamımız. “Niçin?” adlı kitabında 1955 yıllarına ait 9 Eylül anılarına yer verir: “Fakat 9 Eylül bambaşkaydı.
Hatırladığım kadarıyla öğrenciler yürümezdi; esnaf yürürdü. Zaten resmi tatil de değildi. Fakat günler öncesinden çevre köy ve kasabalar şehre akar, oteller dolardı. Geçit törenine tek resmi katkı, süvarilerimizden gelirdi. Mızraklarının üstünde uçuşan al flamalar, Arnavutkaldırımına vuran nalların saçtığı kıvılcımlar aklımdadır…
Çocuk ruhumu asıl etkileyen, seyircilerin, kadın-erkek hemen bütün seyircilerin, süvariler geçerken ıslanan gözleriydi. Çünkü onlar, onlar değilse anneleri, babaları, işte bu süvarinin 9 Eylül sabahı kendilerini katliamdan kurtardığını, üç yıl, üç ay, üç hafta, üç gün süren aşağılanma ve işgale son verdiğini hatırlıyorlardı (15 Mayıs 1919-9 Eylül 1922).”
KEDERDEN SEVİNCE
İskender öksüz şöyle devam eder:
“Babaannemden 9 Eylül’ü çok dinledim.
7-8 Eylül 1922 geceleri, Müslüman İzmir, Gavur İzmir’den gelecek katliamı bekliyordu. Kadınlar ve çocuklar, İkiçeşmelik’te, mahallede, nispeten en korunaklı evde toplanmıştı.
Erkekler yoktu. Ya kurtarıcı ordudaydılar, ya da silahlı direnişin bir parçasıydılar.(…) Kadınlar, 9 Eylül sabahı karşı tepelerden “karınca gibi” askerin geldiğini gördüler. Babaannem ağlamaya başlamış. “Geliyorlar, bizi de kesecekler.” Halbuki gelen, Yüzbaşı Şerafettin Bey komutasındaki o süvarilerdir.
Anadolu ve Rumeli Beylerbeyliği’nden gelen yüz binlerce, Kırım Hanlığı’ndan gelen on binlerce süvariden elimizde kala kala işte beş bin süvari kalmıştı… O kahraman kolordunun atlıları 25 Ağustos gün batımından itibaren, Ahır Dağı’ndaki dere yatağından tek tek geçmeye başladı. Tamamı geçidin öbür ucundan çıktığında 26 Ağustos öğlen olmuştu.
İşte o beş bin atlı, 26 Ağustos’tan 9 Eylül’e kadar düşmanın sırtındaydı. Düşmanı kah çevirdi, kah tepesine bindi ve birkaç güne kalmadı Akdeniz’e koşan Türk Ordusu’nun önüne düştü. İzmir’i katliamdan kurtaran da o süvarilerdir.”
SÜVARİLERE SU
“Kadınlar süvarilere kovalarla su taşımışlardı, atları içsin diye. Fakat onlar öyle susuzdu, öyle bir hızla ve durup dinlenmeden at sürmüşlerdi ki, kovaları kendi başlarına dikmişlerdi…
Piyadenin günler değil, saatler sonra süvariye yetişmesi de bir başka hikayedir.
Onlara İzmir yakınlarında durup emir beklemeleri emredilmişti. Çünkü müttefiklerin İzmir’de nasıl bir tertip aldıkları bilinmiyordu. Fakat hiçbir birlik durma emrine itaat etmemişti.
Çünkü geçtikleri her kasabada, her köyde Yunan’ın katliamını görmüşlerdi. İzmir’in aynı felakete uğramasını önlemek için süvari dörtnala, piyade koşar adım yetişmişti.” (Niçin, Bilge Yayınevi)
Bir yanıt bırakın