Hamide Topçuoğlu’na göre Melamilik

İlk 2 yazıda Prof. Hamide Topçuğlu’nun (1918-2009) tasavvufi din anlayışına sahip olduğunu görmüştük. Bugün onun tasavvuf ve Melamilik hakkındaki görüşlerine temas edeceğiz. Kaynağımız gene Prof. Mine Göğüş Tan’ın “Bir Çocuk Bir Kadın Bir Hoca Prof. Dr. Hamide Topçuoğlu” (Turhan Kitabevi, Ankara, 2018) adlı kitabıdır.

Topçuoğlu şöyle diyor: “Mutasavvıflar ‘şeriat yetmez, aynı zamanda tarikat lazım’ demişlerdir ama hiçbiri şeriatı reddetmemiştir, Tasavvuf erbabı şeriatı reddetmez. Şeriatçılar tasavvufu, inancı sarsıcı, politik bakımdan tehlikeli bir şey olarak görmüş ve İslam’ı dağıtacağından korkmuşlardır. Ancak tarikatlar, içten bağlılığa dayandığı için, müslümanlık içinde daima önemli güç oluşturmuşlardır. Siyasi iktidarların başına gelen felaketler, Müslümanların tarikat bağlılıklarını daha da artırmıştır.”

MELAMİ AİLE

Hamide Topçuoğlu’nun anne basının Melami olduğunu önceki yazılardan biliyoruz. Dedesinin bir Melami şeyhi olduğunu belirtir: “Büyükbabam, on dokuzuncu asır Melamilerinden son temsilcisi olan bir Şeyh Muhammed Nur var. Onun talebesi.”

Evin içinde tasavvuf havasını teneffüs etmesine rağmen H. Topçuoğlu’un konunun mahiyetinden geç haberdar olduğu anlaşılıyor. Şöyle der: “Yirmi yaşındaydım Melamilik kelimesini duyduğum zaman. Fakülteyi bitirdiğim zaman bir arkdaşımdan duyuyorum. Tarikatları falan işittikçe babama sorardım. ‘Babacığım biz neyiz?’ diye. ‘Müslümanız, Muhammediyiz’ derdi, ‘Yetmiyor mu? Daha ne istiyorsun?’ derdi. Düşün sen.”

Şu ifadesine göre babasıyla bu konuları enine boyuna konuşamamıştır: “Ben doçentlik çalışmalarımı yaparken, 1956 da öldü babam. ‘Hamide, seninle tasavvuf okuyamadık’ derdi babam. ‘Ben sana tasavvuf okutamadım’ yahut ‘herhangi bir şeyde bulunamadım’ değil de ‘seninle tasavvuf okuyamadık. Keşke vaktimiz olsaydı da seninle tasavvuf okusaydık’.”

MELAMİLİK NEDİR

O bu yolu şöyle tanımlar: “Melamilik bir meşreptir. Melamilik’te, tarikatın müessesevi unsurundan hiçbiri yok, tekke yok, kıyafet yok. Bütün esas; insanın çabayla, oto eğitim metoduyla evvela kusurlarının farkına varması ve bunlardan temizlenerek kendini Allah’a ulaşacak hale getirmesi. Kendini kendine teşhir, tenkit, levmetmek. Melamilik farklılaşmayı kabul etmiyor. Her farklılaşmada bir benlik iddiası var çünkü. Her fark bir iddiadır, aslında. Tasavvuf edebiyatına merak ettiğim zaman çok daha açık örneklerini buldum. Başka tarikatların mensupları hakkında da mesela ‘Melami meşrep bir zattır’ gibi.”

“İnanç ve bu inancın temeli de kendisini başkasından üstün görmemek, Kusurlarını bizzat kendisi değerlendirmek, levmetmek anlamına gelir Melamet. Yani bir nevi otokritik. Kendisiyle uğraşmaktan başkasına kusur bulamamak. Zaaflarını bilmek, kendini eğitmek. Kelimenin tam manasıyla bir moral eğitimidir. Bunun da şartı olarak, kendini başkalarından farklı, başkalarından üstün gösterecek her şeyden kaçmaktır. Ne alametleri var, ne kıyafetleri var.”

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.