Kurtuluş günleri

15 Mayıs 1915’te Yunan askerlerinin İzmir’e çıkışıyla başlayan işgal Ege’de üç buçuk yıl sürdü. Bu sırada tarifsiz acı ve felaketler yaşandı. Sonunda Türk ordusunun şanlı mücadelesiyle beldelerimiz adım adım geri alındı.
Kurtuluş Savaşı’nın sonuna doğru öncü birliklerimiz 1922 Eylül ayının 8. günü sabahleyin saat 11 sıralarında Manisa önlerine geldi. Şehrin alevler içinde yanmakta olduğunu hüzünle seyrettiler. Öncü kollar arasında yer alan Yüzbaşı Şerafettin o gün gördüklerini notlarında şöyle anlatır:
“Burada gördüğümüz manzara cidden feci idi. Yollar, sokaklar şehit edilmiş Müslüman cesetleri, şuraya buraya atılmış her nevi eşya ile dolu idi. Dehşet içinde kalan ahaliden, düşman zulmünden kurtulabilenler bağlara, derelere iltica etmişlerdi.”
Manisalı yazar Özcan Ergiydiren annesinden nakleder; o günlerde 12 yaşında olan Resmiye Hanım, komşu kızı Eleni’nin “Bütün şehri yakacaklarmis, biz İzmir’e kaçacaiz, siz de bir yerlere kaçin” deyince inanamamıştı. Ama ertesi gün, Yunanlıların çarşıyı ateşe verdikleri, evlere baskın yapıp sokaklarda katliama başladıkları haberi bir anda yayılmış; ardından silah sesleri de gelince komşular telaşla evlerinden fırlayıp şehir dışına, dağa doğru kaçmaya başlamıştı (…) Binlerce kişi derenin iki tarafındaki yollardan dağa doğru akıyordu. Değirmenleri geçip Revak Sultan Türbesi ve Ağlayan Kaya’dan yukarıya çıktıklarında şehrin her yerinden dumanlar yükselmeye başlamıştı.
Herhalde gece yarısı olmuştu. İki gündür şehri yutan kocaman ateşten ejderha hala doymamış sağa sola hücum ederek önüne gelen her şeyi yakıyor, yaktıkça büyüyordu” (Hayali Cihan Değer, s. 8).
***
Nihayet 8 Eylül günü Manisa ovasında ilk Türk topları gürledi. Bu top sesleri kurtuluşu müjdeliyordu. Şehirde manzara yürek yakıcıydı. İnsanlar canlarını ve namuslarını kurtarabilmek için, her şeylerini terk edip kaçmışlardı. Yerli Rum ve Ermeni çeteleri fırsattan istifade ederek bütün mel’anetlerini göstermişti. Manisa gerçekten perişandı. Koca şehir yakılıp yıkılmış, harabeye dönmüştü.
Türk süvarilerinin geldiği anlaşılınca, yılgın insanlarımız saklandıkları yerlerden çıkmaya, dağlardan gruplar halinde dönmeye başladılar. Buruk bir sevinç içindeydiler. Askerlerin önünü kesip sarılan, öpen, kucaklayan, kendini yerlere atıp ağlayan öbek öbek insan manzaraları hüzünle sevinci birlikte yansıtıyordu.
***
Manisa yangını sırasında sadece ümitler değil, pek çok tarihi hatıra da yanıp kül oldu. Zamanla binalar yeniden yapıldı, fakat kül olan değerli kültür malzemesini geri getirmek mümkün değildir.
Şimdi ise ileriye bakmak zamanı. Ama geçmişi de unutmamalıyız. Aradan 97 yıl geçtiği için o günleri hatırlayanımız yok. Elbette geçmişe takılıp kalmayacağız. Ne var ki, üzerinde yaşadığımız bu güzel toprakların kıymetini daha iyi bilmek için geçmişi tanımamız ve çocuklarımıza öğretmemiz şarttır.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*