Orucun ve oruçlunun ödülü

Bir kudsi hadiste Allah “Oruç benim içindir, onun mükafatım ben vereceğim” buyurur. Allah’ın vereceği ödül elbette O’nun şanına layık olur, derecesini tahmin etmemiz zordur. Şu hadis o mükafat hakkında bir ipucu vermektedir;

“Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır. Buradan kıyamet gününde yalnızca dünyada iken oruç tutanlar girebilir. Oruçlular nerede? denildiğinde, onlar kalkıp kendilerinden başka hiçbir kimsenin giremeyeceği Reyyan kapısına doğru yürürler. Onlar girdikten sonra kapı kapanır ve artık başka kimse giremez.”

Arapçada “Reyyan” suya kanmış, suyu bol, sulak yer anlamma gelir. Oruç tutanların girecekleri bu kapıya Reyyan adının verilmesi, oruç dolayısıyla maruz kaldıkları susuzluğun bir mükafatı olmalıdır.
Cennette söz konusu olan susuzluğun giderilmesi ve kanma duygusu, dünyadaki benzer duygulardan farklı ve kat kat üstündür, Oradaki manevi zevk hiç son bulmayacak şekildedir. Yüce Allah bir kudsi hadiste şöyle buyurur:

İyi kullarım için hiçbir gözün görmediği hiçbir kulağın işitmediği, insanın tasavvur dahi edemeyeceği şeyler hazırladım.”

YARDIMLAŞMA DUYARLIĞI

Ramazan ayı aynı zamanda başkalarım hatırlama, özellikle maddi durumu iyi olmayanları görüp gözetme ayıdır.
Kültürümüzde her seviyeden insana hitap eden iftar sofraları iyi bir gelenek olarak yaşamaktadır. Hz. Peygamberin konuyla ilgili bir hadisi şöyledir: ” Bir kimse oruçluyu iftar ettirirse, oruçlunun sevabı gibi sevap kazanır, oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez.”

Günümüzde sokaktan bir yabancıyı çevirip iftar sofrasına davet etmek, özellikle büyük şehirlerde mümkün görünmüyor. Eş dostun birbirini iftara çağırması da son yıllarda eskisi kadar yaygın değil. Şatafatlı ve gösteriş kokusu taşıyan iftar çadırları düzenlemek de azaldı sayılır. O halde ne yapabiliriz?

Önemli olan ramazan ayında bir yardımlaşma duyarlığına sahip olmaktır. Bu konunun önemini kavrayan kimse bir şekilde, yoksulun iftar sofrasını şenlendirebilir. Her mahallenin bir muhtarı var. Muhtarlar genellikle ihtiyaç sahibi aileleri bilirler. Mesela onlara gıda yardımı kolileri alınabilir.

Görevini iyi yapan cami imamları da çevredeki muhtaç kimseleri tanırlar. Bu hocalara başvurarak gerçekten ihtiyacı olan fakat durumunu bildiremeyen aileler ulaşmak mümkündür. Yani yeter ki iyilik yapmak, bir yoksulu doyurmak, birinin ihtiyacını karşılamak isteyelim; bunun bir şekilde yolu bulunur.

GÜÇLÜ TOPLUM

Çevremizde deprem ve sel felaketi sebebiyle urbete düşmüş aileler bulunablir.
Gene muhtarlar, güvenilir yardım kuruluşları ve dernekler vasıtasıyla onlara da el uzatabiliriz.

Halini arz edemeyen, profesyonel isteyici olmayan, iffetli fakir aileleri bulmak için biraz gayret göstermek, araştrmak gerekir. Bu zahmete katlanmayı göze almalıdır. Gıda maddelerinin fiyatları dayanılmaz seviyelere yükseldi. Asgari ücretle çalışan, çok nüfuslu aileler bile maddi desteğe muhtaç durumdadır.
Bunlarla hiç muhatap olmadan maddi destekte bulunmak, gıda yardımı göndermek imkan dahilindedir.

Aslında bu yardımlaşma bilinci bizim milletimizde hep vardır. Bu durum bizim toplum olarak güçlü olmamızı sağlayan bir özelliğimizdir. Ramazan ayı iyilik ve yardım duygularının arttığı bir zamandır.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*