Yine Emir Sultan

Bu köşede İzmir’in Emir Sultan’ı hakkında çok yazı yazdım. Emir Sultan türbe ve zaviyesi bu şehrin simge yerlerinden biridir. Ne yazık ki, İzmir halkı tarafından bile yeterince bilinmemektedir.
Çünkü şehrin merkezinde olmasına rağmen, eski semtler arasında kaldığından farkına varılmamaktadır.
Emir Sultan İzmir’in fethinde görev yapmış Alperenlerden sayılan Seyyid Mükerremüddin türbesinin bulunduğu yerdir. Namazgah semtinde bulunmaktadır.
Seyyid Mükerremüddin zaviyesi, İzmir’in fethinden hemen sonra kuruldu. Kuruluşu XIV. yüzyılın ilk yarısındadır. Aydınoğlu Mehmet Bey’in oğlu Gazi Umur Bey tarafından yaptırıldı. Bu zaviye, dini fonksiyonları ile birlikte, Türk-İslam yerleşiminin çekirdeğidir.
Yani bu topraklarda yerleşip kök salmamızın nüvesidir. İzmir’in fetih döneminin bugüne uzanan bir hatırası sayılır. Nitekim zaviye sonradan kendi adıyla anılan “Şeyh Mahallesi”nin çekirdeğini oluşturmuştur.

İTİBARLI YER

1930’lara kadar İzmir’in en muteber yeriydi. Haziresinde (küçük mezarlık) pek çok meşhur kimsenin kabri vardır. Burada mezar yeri bulabilmek bir ayrıcalıktı.
Tekkesi, hamamı, mutfağı, aşeviyle burası tam bir külliye idi.
Herkese kapısı açık bir irfan, moral ve yardımlaşma mekanıydı.
Şehir yamaçlardan aşağı taraflara kayınca, çevresiyle birlikte kaderine terk edildi, harap oldu, tinerci ve serserilerin mekanı haline geldi.
Nihayet İzmir Büyükşehir Belediyesi restore ettirdi, külliye ayağa kalktı, güvenlikçiler kondu.
İzmir’de bu türlü mekanlar çok azdır. Tarih, irfan ve maneviyat atmosferi taşıyan böyle yerlere insanımızın ihtiyacı vardır. Buraya çok sayıda ziyaretçinin geldiği, dua edip ruhen yenilenerek gittikleri görülmektedir.
Emir Sultan külliyesi içinde Rifai tekkesi olarak kullanılan bir mekan vardı. Sadece yıkıntı halinde duvarları kalmış olan tekke, aslına uygun şekilde yeniden yapıldı.
Geniş semahanesi ve üst katıyla, biblo gibi bir yapı ortaya çıktı.

TARİHİ MİRASA SAYGI

Bu güzel mekanın nasıl kullanılacağına bir türlü karar verilemedi.
Tam 3 yıldır boş ve kapalı halde bekliyor.
Burası bir irfan yuvasıydı. Geleneğe ve tarihi mirasa uygun şekilde buranın aynı doğrultuda kullanılması gerekir.
Restorasyonu bitince bu binanın, tasavvuf kültürü araştırmaları merkezi olmasını bu köşede teklif etmiştim. Bunu genç ve konuya gönül vermiş elemanlara sahip olan Katip Çelebi Üniversitesi’nin üstlenebileceğini yazmıştım.
Bu külliye aslında Vakıflar’a aittir. Fakat restorasyon karşılığı olarak kullanım hakkı bir süre Büyükşehir Belediyesi’ne verildi.
Kamoyuna ve İzmir yöneticilerine bir kez daha hatırlatıyorum.
Dergah binasının amacına uygun kullanılması tarihi bir sorumluluktur.
İzmir ve çevresini konu alacak bir Tasavvuf Kültürü Araştırmaları Merkezi’ne buranın tahsisi edilmesi çok iyi olur. İzmir’in buna şiddetle ihtiyacı vardır.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.